KONYA'NIN TARİHÇESİ
Efsaneye göre bir zamanlar bu şehre Medüz denen bir canavar musallat olur. Zeus'un oğlu Perse, Medüz'ün başını keserek şehri kurtarır. Halk da, Perse'in bir heykelini şehrin meydanına diker. Bundan sonra, şehrin ismi heykel şehri demek olan "İkonium" olur. Bir zamanlar Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti olan Konya'nın yerleşim tarihi, Can Hasan, Çatalhöyük ve Erbaba kazılarının sonuçlarına göre Neolitik Çağ'a (MÖ 8000-5500) kadar uzanır.Çumra, Karaman, Seydişehir, Beyşehir dolaylarındaki alanlarda yerleşik hayata geçerek tarım ve avcılığı benimsemiş, kendini savunabilmek için taştan çeşitli savaş aletleri yapmıştır.
Konya
büyük kentleşme evrimine maden evriyle başladı. M.Ö. 3000'de Alaeddin Tepesine
yerleşip güvenliğini sağlayarak kendisini dış etkenlerden korudu. Ve yüzyıllar
boyunca bağımsız yaşadı.
Anadolu'da
Hitit egemenliğine son veren Frigler Trakya'dan Anadolu'ya göç etmiş
kavimlerdir. Alaaddin Tepesi ve Karapınar, Gıcıkışla, Sızma'dan elde edilen
buluntular MÖ VII. yüzyıla aittir. Frigyalılardan sonra Konya ( KAVANİA )
Lidyalılar ve İskender'in istilasına uğramıştır. Daha sonraları Anadolu'da Roma
hakimiyeti sağlanınca Konya İkonium olarak varlığını korumuştur. ( MÖ 25 ).
Antalya'dan Anadolu'ya çıkan Hıristiyan azizlerden St. Paul Antiochia ( Yalvac'a
) sonra İkonium'a ( Konya'ya ) gelmiştir. Bu devirde Hatunsaray Lystra-Derbe ve
Laodika ( Ladik Halıcı ) ve Sille önemli Bizans yerleşim yeridir. İslamiyetin
Anadolu'da yayılması ile Bizans'a ( Yani İstanbul'a ) Arap akınları başlamıştır.
Emeviler, Abbasiler, Konya üzerinden akınlar yapmışlardır.
Klasik
çağlara Konya, Roma İmparatorluğu'nun sömürgesi olarak, Roma'lı valiler
tarafından yönetilmiş, yerli halk Roma egemenliği altında yüzyıllar boyunca
Diyar-ı Rum olarak yaşamıştır. Siyasal hakimiyet kurulduktan sonra kent biraz
büyümüş, ek işlev kazanmaya başlamıştır.
Roma
İmparatorluğu'nun parçalanması ve Doğu Roma'nın Bizans ismiyle siyasal alanda
boy göstermesiyle Konya garnizon aracılığı ile yüzyıllar boyunca idare
edilmiştir. Hristiyan azizelerinden Saint Paul'un Konya'yı iki defa ziyaret
etmesiyle kutsallık kazanan şehir, Hristiyanlarca da ayrı bir önem kazanmıştır.
M.S.
1077 yılında Kutalmışoğlu Süleyman Bey tarafından köhne Bizans'ın elinden alınan
Konya şehrinin fethi kolay olmuş, Gevele Kalesi (Takkeli Dağ) kumandanı, kalenin
anahtarını ve yöneticiler de yönetimini Selçuklulara bırakmıştır. Daha sonra
Haçlı Seferlerinin geçit yolu olan Konya'nın 1096 yılında başkent olmasıyla
"İslam-Türk Medeniyeti Tarihi" süresi için de başlangıç olmuş ve yüzyıllarca
çevreye ışık saçmıştır. Konya şehrinin büyük bayındırlık etkinlikleri başlamış;
medreseler, camiler, kütüphaneler, şifahaneler ve ilim yuvaları yapılmıştır.
Konya'nın fethi esnasında
şehir, Alaeddin Tepesi ve civarında dar bir alanda bulunuyordu. Pazar yerleri,
hanlar, hammadde satan dükkanlar ile bunları işleyen sanatkarlar işlevlerini bu
dar alanda yerine getirmişlerdir. Yerel pazarların yanında uluslararası
pazarların yolu Konya'dan geçtiğinden Cenevizliler, Venedikliler, Lehler gerek
iç alımlarda, gerekse dış alımlarda sağladıkları mallarını Konya üzerinden
Akdeniz limanlarına sevk etmişlerdir.
Konya şehrini kısa zamanda
gelişmesi, oturum alanlarının batıya doğru uzanması şehrin savunmasını
zorlaştırmıştır. Bu durum 1222 yılında Alaeddin Keykubad tarafından dış kalenin
kapılarının civarına taşınmıştır.
Bir
süre Karamanoğlu egemenliği altına geçen Konya'nın Karamanoğlu-Osmanlı
çekişmeleri ile bir kat daha kötüye giderek yüzyıllar boyu sürecek olan karanlık
günlerin devam etmesine neden olmuştur. Zaman içerisinde Konya'nın asıl halkı,
bu kötü günleri tevekkül ile karşılamış; kaderinin bir gün ters döneceğine
inanmış, kendi gelenek ve göreneklerinyle yaşamayı kabullenmiştir.
Konya
şehrinin kaba çizgileriyle anlattığımız bu tarih hikayesi 20. asrın ilk
çeyreğinde de yeniden devam etmiştir; Anadolu-Bağdat demiryolunun 1895-1896'da
Konya'ya ulaşması ve 1901 yılında Avlonyalı Ferit Paşa'nın Konya'ya vali olarak
tayin edilmesiyle ivme kazanmıştır. Şehrin fiziki dokusu değişmiş, 1912 yılından
başlamak üzere modern mimari tarzında çatılı ve kargir binalar inşa edilmiştir.
Ulaşıma atlı tramvay dahil edilmiş 1924 yılında ilk elektrik fabrikası
açılmıştır.
1950
yılından itibaren şehirde yenilik hareketleri başlamış, şehrin sanayileşmesi ile
bugünkü modern Konya'nın hazırlanmasına yardımcı olmuştur.
Bügun
Türkiye'nin sayılı büyük şehirlerinden olan Konya milyonluk nüfüsü, fabrikaları,
köprüleri, yolları ile modern bir şehir olmasıyla hepimizin kıvanç kaynağıdır.
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder